phone
Hemen Arayın2125902590
Vitaminler

Vitaminler

                                           VİTAMİNLER

 Vitaminler vücutta metabolik olayların normal bir şekilde meydana gelmesi

ve sağlıklı durumun sürdürülmesi için gerekli olan, vücutta sentez edilemeyen

veya yetersiz derecede sentez edilen ve besinler içinde çevreden ufak

miktarda alınması zorunlu maddelerdir.

 Sağlıklı yaşamın sürdürülmesi için proteinler, yağlar, karbonhidratlar ve

inorganik tuzlar (NaCl...vs.) gibi makrobesleyiciler'in yanısıra vitaminler ve

esansiyel mineraller (Fe, Zn, Ca,...vs.) gibi mikrobesleyiciler'e ve doymamıfş

yağlar ile, aminoasitlere gereksinim vardır.

 Vitaminler çözündükleri ortama göre sınıfladırılırlar:

1) Yağda cozunenler: A, D, E, K

2) Suda çözünenler: C, B1, B2, B6, B7, B12, biotin, folik asid, pantotenik

asid.

Vitaminlerin çoğu bitkisel ve hayvansal besinler içinde bulunur:

• B12 haric suda cozulen vitaminler ile E ve K vitaminleri bitkisel besinler,

sebze, meyve, hububatta bulunurlar.

A ve D vitaminleri hayvansal besinlerde (et, karaciğer, et, yumurta,

süt) bulunurlar.

 A  VİTAMİNİ (RETİNOL)

 Hayvanlarda retinolün uzun zincirli yağ asidi esterleri halinde, bitkilerde ise bir provitamin olan b-karotenler halinde bulunur

Retinol, olasılıkla bir hormon olarak işlev görür. 

Retinal, görme pigmenti rodopsinin gerekli ön maddesidir.

Retinoik asit ve metabolitleri, epitel farklılaşması üzerinde etki gösterirler

Vitamin A eksikliğinin erken belirtilerinden biri, karanlığa karşı adaptasyon bozukluğu ile karakterize gece körlüğü (niktalopi)’dir. Gece körlüğünde retinada rodopsin azalmıştır; rodopsinin yeniden sentez hızı düşmüştür.

Alınan günlük vitamin A miktarının normalin çok üstünde olması halinde  hipervitaminoz A tablosu ortaya çıkar.

Hipervitaminoz A durumunda özellikle kemiklerin epifiz sonundaki kıkırdak büyümesinde yavaşlama olur ve epifiz yarığı erken kapanır

 D VİTAMİNİ (KALSİFEROLLER)

 Mayada  ve mantarlarda ergosterolden (provitamin D2) UV ışık etkisiyle türemiş ergokalsiferol (Vitamin D2)

hayvanlarda deri altındaki yağ dokuda 7-dehidrokolesterolden (provitamin D3) UV ışık etkisiyle türemiş kolekalsiferolün (Vitamin D3)

1a,25-dihidroksi vitamin D3 (aktif vitamin D3, kalsitriol)’e dönüştürülür.

Vitamin D’nin genel etkisi, kalsiyum ve fosforun organizmaya alınışını ve organizmada tutulmasını artırmak, onların kullanılması ile kemik mineralizasyonunu sağlamaktır.

 Vitamin D eksikliğinin neden olduğu başlıca biyokimyasal anormallikler, hipokalsemi ve hipofosfatemidir.

Vitamin D eksikliğinin neden olduğu klinik durum, iskeletin gelişmesi döneminde raşitizm; iskelet gelişimi tamamlandıktan sonra osteomalazidir.

 E VİTAMİNİ (TOKOFEROLLER)

 Vitamin E’nin en az iki metabolik rolü vardır; doğanın en güçlü yağda çözünen antioksidanı olarak hareket etmek ve selenyum metabolizmasında spesifik fakat tam olarak anlaşılmamış bir rol oynamak.

İnsanlarda vitamin E eksikliğinin belirtileri, kreatinüri, kas güçsüzlüğü ve dayanıksız eritrositlerdir

 K VİTAMİNİ (NAFTOKİNONLAR)

 Bitkilerde bulunan fillokinon (vitamin K1)  bağırsak bakterileri tarafından sentez edilen farnokinon (vitamin K2, menakinon), sentetik bir madde olan menadion (vitamin K3)

Vitamin K, karaciğerde, kanın pıhtılaşma faktörlerinden faktör II (protrombin), faktör VII (prokonvertin), faktör IX (plazma tromboplastin komponenti) ve faktör X’un (Stuart faktörü) oluşmasında gereklidir

Vitamin K antagonisti warfarin gibi 4-hidroksi dikumarin (dikumarol) tipi ilaçlar, koroner damarların trombozu tehlikesindeki gibi kanın pıhtılaşma kabiliyetinin azaltılmasının istendiği hallerde tedavi amacıyla antikoagulan olarak kullanılırlar. Kumarin etkisi ile protrombin zamanı uzar; uzamış olan protrombin zamanı, karaciğer fonksiyonu normal ise vitamin K uygulandıktan 12-36 saat sonra normale döner 

Yeni doğanlarda bağırsak florası oluşmadığı süre içinde, kanamaya eğilim şeklinde kendini gösteren vitamin K eksiklik belirtisi görülebilir ki bu, yeni doğanın hemorajik hastalığı tablosudur.

 Vitamin B1 (tiamin, antiberiberik vitamin)

 Tiaminin aktif şekil olan tiamin pirofosfat (TPP), çeşitli enzimatik reaksiyonlarda aldehit grubunun transferinde görev yapan bir koenzimdir. Diğer vitaminlerin eksikliği ile birlikte olan tiamin eksikliği hallerinde beriberi hastalığı tablosu ortaya çıkar.

 Vitamin B2 (riboflavin, laktoflavin)

 Çok sayıda enzimde flavin mononükleotid (FMN) veya flavin adenin dinükleotit (FAD) şeklinde prostetik grup olarak bulunur. İnsanlarda diğer vitaminlerin eksikliği ile birlikte olan riboflavin eksikliği hallerinde seboreli dermatit,  keratokonjunktivit, atrofik glossit, ağız köşesi çatlağı (cheilosis, ragad) görülür.

 Niasin (nikotinik asit)

 NAD+ ve NADP+, çok sayıda oksidoredüksiyon reaksiyonlarında dehidrojenazların koenzimi olarak görev yaparlar.  İnsanda nikotinamid eksikliğinde derinin güneş gören yerlerinde dermatitis, diyare ve demans ile karakterize pellegra tablosu oluşur; bu nedenle nikotinamid, pellegraya karşı koruyucu faktör (PP vitamini) diye de bilinir

 Vitamin B5 (pantotenik asit)

 İnsan ve hayvan organizması için önemi, koenzim A’nın (CoA×SH) yapısında bulunmasından ileri gelir.  Doğada yaygın olarak bulunduğundan ve bağırsak florası tarafından sentez edildiğinden insanlarda eksikliği görülmez.

Vitamin B6

 Doğal olarak oluşan piridoksol (piridoksin), piridoksamin ve piridoksalin ortak adıdır

Piridoksal fosfat ve piridoksamin fosfat koenzim olarak aktiftirler

Erişkin insanlarda vitamin B6 eksikliğine bağlı olarak oluşan spesifik hastalık sendromu bilinmemektedir. Ancak tüberküloz tedavisinde kullanılan izoniazid verilmesiyle vitamin B6 eksiklik belirtileri meydana getirilmiştir ki bunlar, mikrositer hipokrom anemi ve çocuklarda konvülziyonlardır.

 Biotin (vitamin H)

 Yumurta akında bulunan ve avidin adı verilen bir glikoprotein, biotin ile birleşerek sindirilemeyen ve dolayısıyla bağırsaktan emilemeyen bir kompleks meydana getirir

organizmada karboksilasyon yapan yani bir moleküle CO2 bağlanmasını katalize eden karboksilaz  enzim sistemlerinin prostetik grubu olarak bulunur

 Folik asit

 Tetrahidrofolik asit, metil (-CH3), hidroksimetil (-CH2-OH) gibi tek karbon atomlu grupların bir molekülden diğerine aktarılmasını sağlayan enzimlerin kofaktörüdür

Folik asit eksikliğinde pürin biyosentezi ve dolayısıyla nükleik asit biyosentezi bozulur ki bu, kan tablosuna yansır; megaloblastik anemi, lökopeni ve trombositopeni ortaya çıkar.

Pişirmekle besinlerdeki folik asidin yarısı kaybolur .

 Vitamin B12 (kobalamin, ekstrinsik faktör)

 Mideden yeterli intrinsik faktör salgılanmadığı durumlarda  vitamin B12 eksikliğine bağlı  pernisiyöz anemi diye tanımlanan megaloblastik anemi tablosu ortaya çıkar

 Vitamin C (askorbik asit)

Suda çözünen vitaminler arasında en az stabil olanıdır, ısıtmaya karşı özellikle labildir.

Bazı oksidoredüksiyon olaylarında kosubstrat olarak görev alır. Askorbik asit eksikliğinde insanlarda skorbüt hastalığı meydana gelir.

 Vitamin benzeri bileşikler

1.    Kolin

2.    Karnitin

3.      a-lipoik asit

4.    PABA (p-aminobenzoat)

5.    inozitol

6.    Koenzim Q

7.    Biyoflavonoidler (vitamin P) (Okside olmamış Polifenoller)

 Kolin

 Doğada serbest halde bulunmaz; fosfatidilkolinin ve asetilkolinin yapısında yer alır.

Asetilkolin, beyin-sinir sistemi ve kaslarda oluşur; parasempatik sinir sistemi nörotransmitteri olarak işlev görür .

 Karnitin (vitamin T)

 Özellikle uzun zincirli yağ asitlerinin b-oksidasyonla yıkılmak üzere sitoplazmadan mitokondri içine transportunda görev alır.

  a-Lipoik asit (tiyoktik asit)

 piruvat dehidrojenaz ve a-ketoglutarat dehidrojenaz multienzim  komplekslerinde yer alan dihidrolipoil transasetilaz enziminin koenzimidir

 PABA (para amino benzoik asit)

 Folik asit sentez eden mikroorganizmalar için gerekli bir besinsel faktördür.ince bağırsaklarında folik asit sentezi gerçekleşen canlılara PABA verilmesi folik asit eksikliğini önemli ölçüde ortadan kaldırdığı için önemlidir.

  İnozitol (Miyoinozitol, mezoinozitol)

 İnozitolün bitkilerde bulunan ve fosforik asitle hekzafosfat halinde esterleşmiş şekline fitik asit denir

Fitik asidin en önemli özelliklerinden biri kalsiyum ve magnezyum iyonları ile suda çözünmeyen tuzlar oluşturmasıdır; bundan dolayı kalsiyum ve magnezyumun bağırsaklardan emilmesini azaltır.

 Koenzim Q (ubikinon)

 Biyolojik oksidasyon zincirinde yer alır; solunum zinciri içinde, solunum zincirine bağlı bulunan başka substratlardan türeyen indirgeyici ekivalanlar için toplayıcı bir noktadır.

  Biyoflavonoidler (vitamin P)

 Okside olmamış polifenoller biyoflavonoid olarak adlandırılır. Sentetik vitamin C ile iyileşmeyen kapiller kanamalarının iyileşmesinde etkilidirler. Bioflavanoidler grubunda quersetin, katesin, epikatesin, tanen, antosiyanidinler, Proantosiyanidinler bulunur.

 Katesin: Kanserli dokuların gelişiminde ve büyümesinde etkin işlevi olan “ürokinaz” enzimini tutarak anti-kanserojenik bir etki göstererek kanseri önlemekte, kolesterolu düşürmektedir. Ayrıca antimikrobiyal bir madde olduğundan vücüda giren mikropları öldürme özelliğine de sahiptir.

 Epikateşin İnsülün benzeri etkisi olan kalp sağlığını artıran kuvvetli bir antioksidandır. Harward Tıptan Dr. Norman Hollenberg Panama'da San Blas takım adalarında yaşayan Kuna yerlilerinin kalp krizi riskinin kanser ve diabet oranlarının ana karada yaşayan yerlilere nazaran daha düşük olmasının nedeninin Yüksek miktarda kakao içeceği tüketmeleri olduğunu bulmuştur. Dr. Norman Hollenberg epikateşinin vitamin olarak kabul edilmesini önermektedir.

 Quersetin: Üzümün çekirdeğinde bulunur. Kan yapım mekanizmasında yeri olan eritroprotein üretimini arttırarak kan yapımına katkıda bulunmaktadır, güçlü bir antioksidandır. Kolesterolu düşürmektedir. Kalp hastalıkları riskini azaltmaktadır.

Yaşlanmayı düzenleyen genlerdeki enzimleri harekete geçirerek hücre bozulmalarını

yavaşlatmakta ve hücrelere kendilerini toparlamaları için zaman kazandırmaktadır.

Serbest oksijen radikallerini temizlemektedir.Ksantin oksidazı ve invitro kosullarda lipit peroksidasyonunu inhibe etmektedir. Güçlü bir anti-enflamatuardır. Quersetin aldoz reduktaz enziminin (diabetik katarakt oluşumuna sebep verir) güçlü bir inhibitörüdür.

idrar kesesi tümörlerini azaltmaktadır. Meme, lösemi, kolon, ovaryum, mide, akciğer, endometrial kanserlerine karsı anti-kanserojen özelliğe sahiptir .

 Antosiyanidinler: Kılcal damarları, serbest radikal saldırısından koruyarak onların

kuvvetlenmesine hizmet ederken aynı zamanda sağlıklı bağ dokusu ve yeni kılcal damar olusumuna da katkıda bulunmaktadır. Antosiyanidinler; platelet egregasyonu ve arteroskleroz (damar sertliği) riskini azaltmakta, tüm vücutta normal bağ dokusu oluşumunu arttırmakta, retinadaki rodopsin (gözde bulunan reseptörlerdeki bir mor pigment (renk maddesi) olup, beyne ışık sinyallerinin iletilmesi ve retinanın aydınlık ve karanlığa adapte olması icin gereklidir) üretimini hızlandırmakta ve genel olarak tüm vücuttaki kapiler olarak da bilinen kılcal damarlarını güçlendirmektedir.

 Proantosiyanidinler: Damarları korumakta, cildi genc ve sağlıklı tutmakta; eklem, kas ve damar duvarları için çok önemli olan destek bağ dokusunun iki kritik proteini kollojen ve elastinin güçlenmesine destek sağlamaktadır.

 

Tanenler: Polifenol yapısında ikincil metabolitler olup yüksek yapılı bitkilerin pek

çoğunda bulunan ve suda çözünebilen bileşiklerdir. Ham deriyi tabaklama özelliği

yüzyıllardır bilinen ve adını “tanen=tabaklama” kelimesinden alan tanenler,

sergilediği çarpıcı özellikler nedeniyle gıda, ilaç ve tıp alanlarında pek çok

arastırmaya konu olmustur. Tanenler; ellagitanenler, gallotanenler, kompleks

tanenler ve kondense tanenler olmak üzere dört temel gruba ayrılırlar. Molekül

ağırlıkları 500-20000 Dalton arasında değişmekte olup çok sayıda hidroksil grubu

ve fonksiyonel grup içermekte ayrıca protein ve diger makro moleküllerle birlikte

çapraz bağlar oluşturabilmektedir. Tanenler; proteinler, mineraller, nisasta ve

sindirim enzimleriyle kompleks oluşturarak gıdaların besleyici değerinde azalmaya

neden olmaktadır. Tanen içeriği yüksek bazı gıdaların çok fazla tüketilmesinin bazı

kanser türlerini tetiklediğine ilişkin çalısmalar mevcuttur. Ancak bu durumun yanı

sıra belli oranlarda tanen içerigine sahip pek çok bitkisel gıda kan basıncını

sürme, kanın pıhtılasmasını hızlandırma ve serum lipit düzeyini düsürme gibi

fizyolojik özellikler göstermektedir. Bahsedilen olumlu ve olumsuz bütün

özelliklerin sergilenmesi tanenlerin cinsi ve dozajı ile alakalıdır. Tanenlerin

antikanserojen, antimutajenik, antimikrobiyal ve antiviral özelliklere sahip

olduğunu belirten pek çok bilimsel yayın mevcuttur. Sonuç olarak; Gıdalarda değisen oranlarda bulunan tanenlerin saglık üzerine pek çok etkisi bulunmaktadır. Büyük miktarlarda tüketilen taninler beslenme bozuklukları, kanser oluşumları gibi sağlık açısından olumsuz etkilere neden olurken yeterli dozlarda ve doğru bir kullanımla vücuda alınan taninlerin pek çok olumlu etkisi de göz ardı edilmemelidir.   

Bu site Adım Web Hizmetleri tarafından geliştirilmiştir.